bok gibi hissetmek




Kendini tam anlamıyla 'bok' gibi hissettiğin zamanlar, ne yapacağını bilmezsin. Bok gibi hissetmek, kendi içinde özgün bir deyim aslında. 'Bok gibi hissediyorum' diye hayıflanırken, aynı anda hem argo konuşarak toplumsal tabuları sarsmanın verdiği hazla kendini daha özgür hissedersin, hem de birkaç farklı duyguyu tek bir deyimle özetleyerek lafı kısa tutmuş olursun. Bok gibi hissetmek, aslında tam anlamıyla kötü bir olgu sayılmaz.

Bok gibi hissetmek.
Her zaman kötü bir olayın akibeti değildir bu his; bazen hayatının gidiş yönü seni pek tatmin etmez. Hoşuna gitmeyen belli başlı şeyler yoktur belki ama, hani deriz ya bazen, 'sanki bir tat eksik' diye. Kendisini senden daha kötü hissettiğine inanlar, bunu 'şımarıklık' olarak görebilirler. İyi hissedenlerin ise zaten umrunda değilsindir. Evet, zaten 'bok gibi' hissetmenin bir yansımasıdır bu: kimse beni anlamıyor.

Kendini bok gibi hissettiğinde, bir yabancının, seni etrafında pervane olan dostlarından, sevenlerinden daha iyi anladığına inanırsın. Bir yabancıya dökersin eteğindeki taşları. Çünkü bir yabancıya karşı sorumlulukların yoktur. Çünkü sen sorumluluklardan da bıkmışsındır; bu yüzden zaten bok gibi hissedersin ya hani...

Bir yabancıya derdini anlatırken, onun anlamasını 'şart' görmezsin, anlamasa da içerlenmez, gücenmezsin. Çünkü beklentilerin, minimum düzeydedir o sırada. Anlatırsın. O seni dinler; eleştirmeden, akıl vermeden dinler. Çünkü sen eleştirilerden, dost tavsiyelerinden de bıkmışsındır artık; bu yüzden zaten bok gibi hissedersin ya hani...

Sevgilin bile anlamaz seni o bok gibi hissettiğin zamanlarda. Sen ona, kendini bok gibi hissettiğini söylersin, o da sana sinirlerinin bozuk olduğunu ya da saçmaladığını falan söyleyip, sakinleşmeni bekler. Sonra biraz sakinleşir gibi olduğunda sana kendi beklentilerinden, şikayetlerinden bahsetmeye başlar. Sen yine bok gibi hissedersin, daha fazla hissedersin. Senin bok gibi hissetmeni anlayışla karşılamalarına sinir olursun. Çünkü hiç kimse anlamaz aslında. Çünkü anlasalar, gelir seninle beraber bok gibi hissederlerdi, bilirsin. Bok gibi hisseden, bok gibi hissetmekten kurtulmanın yolunu o hissin kendisinde arar; kimseyi görmez gözü. Onlar, ağızlarına 'çözüm' lafını dolayan 'anlayışlı' insanlardan kaçarlar.

Bok gibi hisseden birine ulaşmak zordur bu yüzden. Bazen 'yabancı' olmayı, yabancılaşmayı göze almak gerekir...